16 Ağustos 2009 Pazar

Sükut

Bir beste yaparsın, bunu bir başkasına dinletirsin. Tek istediğin yarattığın bu şeyi başkalarının da bilmesidir. Karşındaki ilk başta senin beste yapmana ve üstüne üstlük yaptığın besteyi çalmana şaşırır. Senden böyle bir şey beklemiyordur. Dinlemeye devam eder; "Gerçekten güzel olmuş ama..." der. Dinledikçe "ama"sız şeyler söylemeye başlar. Hayranlığının şiddeti gittikçe artmaktadır. Bir süre sonra "Sen bu işin pirisin" gibi dozajı yüksek bir cümle kurar. Şaşkınsındır. Garip bir hayranlıktır karşındakinin davranışlarına eklenen o eğreti tutum. Sözlerini, sesini, çalma şeklini sever.

Çalmaya devam edersin; aynı sözleri, aynı seslerin eşliğinde yine aynı şekilde çalar, söylersin. Karşındakinin yüzü ekşimeye başlar bir anda; sen çalmaya devam ettikçe o da somurtmaya meyleder. Kendini beğendiğini, aslında senin kim olduğunu şimdi anladığını söyler. Yine şaşkınsındır. Sende hayran olduğu şeyleri şimdi senin eksikliğin, kusurun ya da kompleksin olarak sunar sana. Ezelden beri aynı seslerle var etmişsindir halbuki sözcükleri; ellerin senindir, onlar çalar o nameleri ezelden beri.

Usanmadan çalmaya devam edersin. Artık kin kusar sana karşındaki, ucu açık cümlelerle iğrendikçe iğneler. Ama artık şaşkın değilsindir, her şeyi oluruna bırakmışsındır sadece; ömründen çalmasına izin verirsin, sen çalmaya devam edersin.

Hiç yorum yok: