6 Ağustos 2009 Perşembe

Summer Hits

Üç beş kısa kaydın ardından civarda görüp özendiğim kabaca üzerinden geçme yöntemine deneysel bir giriş yapmak istedim. Adet haline getireceğimden şüpheliyim ama olsun, olağan şüpheler bunlar. Madde madde ilerliyorum, maddeyi her haliyle seviyorum.

Sanırım blogdaki bir kaç yazının üzerinden geçen her çift göz emrinde bulunduğu beyne aynı sinyalleri yollamıştır ve yine sanırım bu sinyaller herkes tarafından idrak edilmiştir ki direkt anlatımdan ve klişeden zerre hazetmiyorum. Özne tümleç yüklem üçlüsünü askeri bir düzen içerisinde sunduğum vakit sanki karşı tarafın düşünmesini engelliyormuşum hissine kapılıyorum. Daha da önemlisi herkes tarafından kolayca idrak edilebilecek şeyler yazdığım vakit hitap etmek istediğim insanları daha zor bulacağımı düşünüyorum. O yüzden böyle.

Klişe aslında daha derinlemesine anlatmak istediğim bir zımbırtı ama şimdilik teğet geçmek farz-ı mahal oldu. Klişeden ve onu yapandan 8/10 tiksiniyorum. Aynı cümleleri, aynı davranışları, tepkileri, işleri, yazıları, resimleri gördükçe sürü psikologluğu gözüme çok cazip geliyor. Hollywood'dan arsızca çaldığı cümleleri ağız yapısına tam olarak oturtamadan bana savuran insanın ağzına oturmaya gelesim var.

Aynı durum yüzünden belki de çok seveceğim ama ben keşfedene kadar herkesin diline düşmüş müzik insanlarını dinlemeyi reddediyorum. İyi mi? Değil.

Bence solisti değişen grup yalan olmuştur; isimden ekmek yeme, çorba parası kazanma çabasındadır.

Sinirliyken istemeden de olsa kafiyeli cümleler kuran Obama olsa ciddiye almam, savaş açsa alarma geçmem.

Özünde koala gibi adamım. Hayatta pratisyen olamam. Kafamdan geçen onlarca fikrin birini dahi tenhada kıstıramıyorum. Sadece fikirden para kazanacağım işler yapma peşindeyim zaten.

Bluetooth'u hala aklım almıyor, değil ki wireless.

M&M neyse de N&N'i okumak zor. Böyle dükkan ismi olmasın.

Sanırım süper bir tez konusu buldum: Yıllarca kontörlü hat sahibi olan, demografik özellikleri denk bir grup üniversite öğrencisini faturalı hatta geçirip adaptasyon sürecini inceleyeceğim. Kendi üzerimde gerçekleştirdiğim bir günlük mini deneyin sonucu şu; mesajları hala kısaltarak yazıyorum ve babamı aramak yerine çaldırmayı tercih ediyorum. Üzerimde garip bir tedirginlik hali hakim.

Bir erkeğin yavşaklık katsayısı karşı cinsle sanal ortamda girdiği diyalog içerisinde kullandığı gülen surat sayısıyla doğru orantılıdır.

Facebook'ta bir çiftin ayrılık haberini beğenen insan kesinlikle açıksözlü değil kötü niyetlidir.

Blogosferde mimi isteyenin üstlenebileceğini söyleyen yazar sazan avına mı çıkıyor gerçekten merak ediyorum.

Yılların internet kullanıcısıyım, bir kere de aklıma sahibinden.com'a uğramak gelmedi. Zaten işin ilginci 2. el denilen olguya karşı aşırı antipati besliyorum. Karşı tarafın ürünü kullanış biçiminin zihnimdeki tasavvuru hiç hijyenik değil. Saçma. Sanki ben her sabah telefonumun ekranını öpüp güne başlıyorum. Pff..

Garip bir düzen hastalığına yakalandım. Şimdi odanın hali baz alındığında annem bu cümleye çeşitli uzuvlarıyla gülebilir ama öyle. Kafamda sahip olduğum her şeyin bir sınırı var, durum sanal ortama kadar genişliyor. Bir sürü yere üyeyim, hepsi çocuğum gibi ama hepsinin de içeriği birbirinden tamamen bağımsız. Örneğin şu an göz gezdirdiğin alan serbest saçmalama sahası, live space daha koyu tonlarda yazılar için, twitter kapıdan merhaba deyip giden geyikler gibi, tumblr not defterinin dile gelmiş hali. Ama bu kişilik bölünmesi bile bazen az geliyor, aniden kendimi "acaba daha anlam zengini kısa cümleler için yeni bir twitter mı alsam" derken buluyorum, o an yine kendimi kaybediyorum. Sanki milyonların sevdiceğiymişim gibi, Ashton Kutcher'la aşık atıyormuşum gibi, ılık bir esinti gibi.

Evet, temel maddeleri gördük, periyodik cetvel bakımını anladık. Daha yoğun kıvamlı, lekelere dost, ev kadınlarına düşman yazılarda görüşmek üzere. Öptm.

Hiç yorum yok: