18 Temmuz 2010 Pazar

Kasan Kısmın Özeti

Uzun vaadeli araların ardından insanda ister istemez reklamlardan sonra daha da enerjikleşen VJ sunumu yapma isteği doğuyor. Ama hız kesmeden devam etmeyi ne kadar arzulasam da beceremeyeceğimin bilincinde olduğumdan girizgahta da kimseyi kandırmanın alemi yok.

İki ay boşluktan sonra
baya oldu görüşmeyeli geyiği yapmış olmanın omuzlara yüklediği baskı da tarife müsait değil. Nitekim sekiz ay olmuş, neredeyse yeni evli bir çiftin balayı çocuğuna isim verme telaşına kapılmasına yetecek kadar büyük bir sıçrama yapmışız zamanda. O yüzden neresinde tutsam elimde kalacak bir yazıyla daha bizbizeyiz.

Sıradanlığından yakınmamın dahi sıradanlaştığı hayatımda şaşılacak derecede çok şey olduğunu varsayarsak kısaca özet geçmenin boynuma borç olarak yazıldığını düşünüyorum, en azından iyimser olup merak ettiğinizi düşünmek istiyorum. Şimdi tam olarak şöyle oldu:

» Bir önceki yazıda direk olmasa da dirsek temas ettiğim gibi eğitim hayatım adına büyük, insanlık adına küçük adımlar attım. Reklamcılık gibi kafamda 'Sat-Kazan
'dan öte mana bulamayan mesleğimden gayri bir de Görsel İletişim ve Tasarım bölümüyle yandal yapmaya başladım. Beslediğim sanatsal kaygılarla 3,5 atan götüm, okul bitmeden bu işe de el atmanın iyi olacağı gibi bir fikri bana mantıklı göstermeyi bildi. En nihayetinde gazap dolu üzümleri yemenin vakti geldi.

» Okulun ilk yarısı İpana'yla fırçalanmadığından daha yumuşak bir geçişe sahip oluyor. Ondandır ki zorunlu dersler o kadar da zor gelmeden geçiyor. Ama 3. sınıf itibariyle her ders daha sivri uçlara sahip olmaya başladığında insan verdiği bu yandal kararlarından pişmanlık duymak için de geç kaldığını anlıyor. Sonrasında her sabah kendini takdir etmek için kullandığı yaratıcı küfürlerle görevinin başına dönüyor. Yani en azından bende öyle oldu, ben de "Öyle olduysa neden genellemiyorum?" dedim, oldu.



» 1 koca dönem boyunca Beşiktaş'ın muhtelif noktalarında kare, üçgen, yuvarlak gibi esasında sayısal bir değer teşkil eden objelere benzeyen şeyler yakalama derdiyle her yanından buram buram analogluk akan makinemi saldım ortama. Yetinmeyip, El İşi Advanced olarak adlandırabileceğimiz rezillikte karton kesip yapıştırdım ve makasla her gözgöze geldiğimde zihnen intihara teşebbüs ettim.


» Hayatımda bembeyaz bir karton açmanın verdiği pişmanlık ve telaş hissiyatıyla her sınıftan ders almaya and içip, birinci sınıftan aldığım bu dersin yanında bir de ilk göz ağrım tipografiye el atıp bitirme gayretine girdim. Sırf bu uğurda kendimi harflerle resmettim; yetmedi Sultanahmet'te turist kovalayıp ellerine harfler verdim; adeta minimal bir kültür ateşesi gibi bizim de esasında batılı bir uygarlık olduğumuzu, filmlerde gösterildiği gibi serifli ve serifsiz fontları ayıramadığımızın bir yalan olduğunu ve Comic Sans'ı bizim de sevmediğimizi anlattım durdum. Sonuç olarak aşağıda da görebileceğiniz gibi elle tutulur sonuçlar elde ettim.



» İşkenceden zevk almaya başlayıp beni esir alan tüm bu iş güce Stockholm Sendromu'yla karşılık vermek yetmemiş olacak ki dönem arasında staj yapmaya başladım. Sosyal medyasever yapıma cuk oturaklı bir iş olan interaktif reklam işine dalıp mutluluğun bir kısmını da oradan Google'a girip aramaya karar verdim -ki hala aramaya inancımı kaybetmediğimden oradayım-

» İkinci dönem de yine aynı rutini takip edip anadal-yandal-staj şeytan üçgeninde geometriden nefret etmeye devam ettim. Fakat bu kez yetinmeyip görev bilincinin tavan yaptığı Mizah Kulübü'müzün faaliyetlerine ağırlık verip, bir yandan da o civarda kas yapmaya çalıştım, göz çıkardım. Raptiye adında bir fanzin çıkartıp öyle ya da böyle farklı zamanlarda 3 tane klonladık. Büyük ihtimalle görenleriniz -ya da şöyle diyelim; zorla gösterdiklerim- çoğunluktasınızdır ama hala bu durumdan haberdar olmayanlar için şuradan tüm sayıları okuyabilir, buradan da Facebook üzerinden hayran hayran takipçisi olabilirsiniz, kafanıza göre.

» Tabi sadece bununla kalmayıp Doğaçlama Mizah Atölyesi adında kısa ama güzel bir maceraya atıldık, Allah kabul etsin.

» Hepsinden öte soundtrack sevecen yapımızı daha fazla dizginleyemeyip okul radyosunda program yapmaya başladık. 6 süper programı geride bıraktık. Seneye kaldığımız yerden devam etme kararıyla okul sonunda soluklandık. M. 'in de yüzümüzde gülücükler açmasına sebep olan katılımıyla yaptığımız program var mesela aşağıda, deneme sürümü olarak düşün:



İşte maalesef tüm bu atılımlardan vakit bulup bir şeyler yazamadım, ha bu hayatınızda space tuşunun açacağından daha büyük bir boşluk yarattı mı? Zannetmiyorum. Ama ben çok acayip özlediğimi fark ettim bu işi. Twitter sayesinde yazıp kaçmanın o uyuşturucu etkisiyle de hamlaşmış olduğumun farkındayım. Yine de sabah sağlam kafayla çalışırsam kısa zamanda toparlarım gibi geliyor. Hem sanırım daha bir sürü şey oldu ama ileride anlatmak için aklımı kurcalamamı gerektirecek bir şeyler de kalsın hiç değilse.

Not: "Özet geç piç!" diyecek olanlar için söylüyorum: Hoşgeldiniz lan!

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Yazar cok tesekkurler...

Selamlar Melek