20 Eylül 2009 Pazar

Muvakkat

Her şeyden önce korkmayı bırakıp bir gün öleceğini kabullenmelisin.

Cehaletin can yaktığı keskin virajlardan başka hiç bir şey insanı düşünmeye sevketmez. Bilmemek, sizi cevap vermekten kurtardığı için omuzlarınız, altında ezileceğinizden çok daha az sorumlulukla yüklenir ki bu da size daha ahmak ama daha dik yürüme şansı verir. Mutluluğun resmi işte bu kadar basit bir kaç fırça darbesinden öte bir şey değildir. Diğer taraftan hayat neden aramaya başlamanız için gereken fitili her seferinde bir diğerinden daha büyük bir düşmanlıkla yakar ve her seferinde siz bu ateşi söndürene kadar elinizde kalan biraz daha azı olur. Acı çekmek, gerçeğe ulaşmadaki yegane yoldaştır ve yol boyunca canınızı sıkacak kadar çok konuşur.


Oysa insanlar hikaye dinlemeyi severler. Yüzyıllar boyu 3 başlı köpekleri, öfkeli Tanrı'ları, öldükten sonra dirilen peygamberleri, ortadan ikiye ayrılan nehirleri bıkmadan, usanmadan anlatıp/dinleyip dururlar. Hatta kendilerini anlatırlar bazen de; bir insan ömrüne akıl almaz anılar sığar düşündüğünde. Tonlarca suyu bıçak gibi ortadan yarabilecek kudretleri yoktur belki ama içine attıklarıyla boğulabilecek nice firavunu ölmeden önce secdeye eğebilecek hüzünler yaratmıştır çoğu. Midenize saplanacak bıçakların neşe dolu kahkahalar eşliğinde geleceği anıları da vardır tabiki; hüzne bulanmış sevincin yüzünden düşen bin parça bir küçük damla eşliğinde yolcu edilir, gülerken ağlamak işte tam böyle bir şeydir.

Canım yanıyor uzun zamandır çünkü aklım almıyor. Öleceğimin farkındayım, korkmuyorum ama gittiğim zaman ardımda bıraktığım hikayelerin öleceğini bildiğimden dertliyim. Nasıl olur da bir ömre dar gelen onca dün, bugün gitmeye hazır beklerken ben rahat ederim? Ben dediğime bakmayın, ben hiçim. Yolcu ettiklerimden arda kalanlar aklımdan firara kalkıştıkça değersizleşiyor varlığım, utanıyorum çünkü ufacık bir sırrı dahi saklamaya vakıf olamadım.

Dayanamıyorum bu fikre; anılarıyla beraber ölüyor insanlar. Oysa benim olanlarla değil bana anlatılanlarla yaşamak istiyorum ben. Aklımın bir köşesini geçmişe rehin vermek, hatırlamak değil unutmamak derdindeyim. Yazık ki yegane dermanım beni yarı yolda bırakmaya yeminli gibi; zihnim zahmet edip adımı hatırlamak istemezken anılar ister istemez fani.

Hiç yorum yok: