12 Mart 2009 Perşembe

Beyin Jimnastiği

Ben dört dörtlük hatta dört dört ikilik bir "90 dakikalık maçın 3 saat yorumu mu olur" adamıyım. Kesinlikle. Bana kalırsa futbol yorumculuğu müessesesi lağvedilmeli. Benim vaka-i hayriye tanımım budur. Çünkü münasebete girilmiş kıç bölgesinin davası olmaz, olmamalı. En azından bu kadar uzun.

Tabi dert bununla bitmiyor. Bir de ömrüm boyunca varlık amaçlarını idrak edeceğimi sanmadığım günlük futbol gazeteleri var. Sabahları karşılaştığım okur-yazar kitlenin %50'sinden fazlasını bu gazetelerin tüketicileri oluşturuyor. Uzun süreli gözlemlerime dayanarak söylüyorum ki hiçbirinin kulüp yöneticiliği, antrenörlük veya aktif futbolculukla uzaktan yakından alakası yok. O zaman nedir arkadaşım seni her gün Beşiktaş'ın ne yaptığını adım adım takip etmeye iten o mistik güç. Çıkılacak maçların 3 puanı almak için olduğunu, hedefin şampiyonluk olduğunu, teknik direktörün takımına güvendiğini, spekülasyonların asılsız olduğunu hala idrak edemedin mi? Daha kaç kez okuman gerek, daha kaç gün harap edeceksin kendini takımın o gün düz koşu yapmakla yetindiğini okuyarak? Nolur kendine gel, yüzüne bir su vur, nefes egzersizlerine ağırlık ver, insanlığa geri dön, toplumla kucaklaş. Hepiniz kucaklaşın.

O değil de şimdi bir de ne çıktı biliyor musun? Fenerbahçe Gazetesi. Oha. Ben daha konuşmam.

Hiç yorum yok: